''You are only as free as your mind lets you be''
Philip Anselmo

1 Mart 2011 Salı

sen sen evet sen

Bloğumu okuyan gizli kişi. Kimliğini sakın açıklama lan. Böyle daha güzel valla. Yarın öbürgün gelirde anıl senin bloğunu okuyorum falan dersen ağzını burnunu kırarım bilmiş ol. Şu hayatta 3 5 tane heycanım var zaten. Onuda alma benden.

Can Yücel

28 Şubat 2011 Pazartesi

Yaşamaktaydım. Hala

Makarna yiyorum. oturdum bişiler yazıyım dedim. şu anda sanki aman yarabbi bi yazıcakmışım bi yazıcakmışım ama nası hani böyle kelimeler harfler dökülücek yere düşüp yeni anlamlar kazanıcak okuyanın zihinlerinde durgun suya düşen yağmur damlası gibi helezonlar yapıcak gibi bi his var. zihin helezonu. sanırım uzun süredir yazmadığım için. içime içime attım hep. ondan sanki.

gecen sevdiğim bi dostumla oturduk konuşuyoruz bi cocuk gördü ufak bişey. abıııy şuna bak ne şekeer dedi. dedim hayır koca kafalı salyalı ve salak. arkadaşlar kabullenin bebekler şeker falan değildir. bebekler koca kafalıdır. ama ciddi anlamda cüsse olarak koca kafalı. vucudunun 4 te biri safi kafa olan bi varlık nası şirin olabilirki. ağzından salya akıyo lan onun. böyle şirinlik mi olur?

şimdi ben gelsem senin odana sıçsam şirin mi olucam? ama o velet yapınca şirin oluyo. nası iş anlamadım ya. çıkan aynı çıktığı yer aynı olmasına rağmen o şirin ben değilim öylemi? bırakın arkadaşlar birbirimizi kandırmayalım.

benim cocuğum olsa görmek istemem. yani düşünsene geceni gündüzüne katıyosun o kadar uğraşıyosun falan. sonuç olarak ortaya çıkan şey yaşadığı ortama sıçan koca kafalı salyalı bi mahluk. bunun içinmi uğraştım lan ben! derim. derim. mümkünse evladımı 5 yaşına kadar görmek istemiyorum. başka yerde gelişsin. sonra ortak bi paydada buluşabiliriz. ama altına sıçan bi varlıkla nasıl bir ortak paydada buluşabilirim ki? imkansız. salyalı bislikler.

gecen kuzen abii parayı ben viryimmii dedi münübükte. ne zaman kendi paranı kazanırsın o zaman verirsin dedim. hayatı öğrensin pezevenk! hayat güzel değil. nazik hiç değil!

bilen bilir geçen halıya şarap döktüm. facebukada yazdım falan olayla ilgili bi kısmı. arkadaşın bi tanesi o leke çıkmaz ki falan dedi. hayallerimi yıkan balta! balta! pisliiğğk! köpeeyk! iğğt! dicektim. ama normalde bunu ses efekti kullanarak yapınca komik oluyoo gülünüyo. ama şimdi yazıda çok ağar gibi. uğraşmıyım diye diyemedim içimde kaldı. hala duruyo içimde. böbreğime doğru.

gecen bi kızdan hoşlandım. genç ergen aşık çıktı. nedir bi ergenlerden çektiğim. anında soğuontobello. sevmiyorum. bide ruhu ergen kalanlar varki aman yarabbi. 27 yaşına gelip sabahın 7sinde günaydın canım! gülücük kalp gözkırpma atan tip misal. burda 2 önemli soru var. 1.si senin işin yok gücün yok çalışmıyosun. sabahın 7sinde niye uyanıyosun işin gücün mü yok? dürtüyolarmı seni? ikinci ve asıl önemli soru dostum sen manyakmısın? gerizekalımısın sen? derdin ne lan? neyin peşindesiniz oğğlum siz?! sapık herif git yat uyu. uyanınca insan gibi konuşuruz. bide mesajın sonuna ekler uyandırdırysam özür dilerim diye. ipne pezevenk senin günaydın mesajın dahamı önemli? bırak uyusun kız. uykusunu alsın dinlensin enerji dolsun sonra gün boyu istediğin kadar gününü aydırırsın. hiç bilmiyonuz bu işler. bide günaydın mesajı atan kız var. evlerden ırak.

bigün tanıdığım tüm kızlara günaydın canıım diye mesaj atıcam. anıl defol git manyakmısın derdin ne diye geri dönene direk evlenme teklif edicem. öyle mutlu olurum lan ben. ama direk o cümlenin aynısını demesi lazım. ne eksik ne fazla.

bu aralar bişey var bende. çok acayip bişey. ama göstermiycem. yada göstersemde elimde bak. bak.. gördünmü? acayip dimi. eveth.

kücük sırların ilk 15 bölümünde her barda çalan sabit bi şarkı vardı. kamon giv mi dı best. tı sex! diye tek cümlelik sözü vardı. sonra ay vant to make vith diye başlayıp isteklerini söylüyodu. o şarkıyı bulun bana.

bekaret kuşağı denen bi olay var ya. kırmızı hani. gelinliğe bağlıyolar. eşime siyahından alıcam üstünde bu kadının benden önceki sex geçmişi umrumda değil yazdırıcam. sonrada hani bu kanlı çarşaf sergileme olayı varya onada gönderme olsun diye sex kasetlerimizi yayınlıycam. sonuçta aynı kuşak varmı var çarşaf varmı? sanal çarşaf var. geleneklere bağlı biriyimdir. makarnam bitti. buda demektir ki yazıda bitti.

4 Şubat 2011 Cuma

Arkadaş.

İnsanın çoğu kez kendinden daha fazla güvendiği ve sıkıntılı zamanlarda yanında olmasını istediği iki şey vardır. İçki ve arkadaş

Şimdi direkt olarak arkadaş kavramından giricem. Nedir ne işe yarar.

İnsanın sürekli peşinde olan yanlızlık ve buna bağlı çaresizlik duygusundan kurtulmasının yollarından biridir. Ancak sadece yanınızda bulunduğu süre zarfında işe yarar. Örneğin evde tek başına otururken yanlızlık hissine kapıldığınızda 'ama olsun benim arkadaşlarım var' diyerek bu histen kurtulamazsınız. Onu aramanız ona ulaşmanız ve onu yanınıza çekmeniz gerekmektedir. Burdan çıkarağımız sonuç arkadaş madde olarak var olduğunda işe yarar.

Ne işe yaradığı konusuda daha önce belirttiğim gibi amaç yanlızık gidermedir.

Bi nevi bağımlılıkta denebilir. Çünkü arkadaşla bi iş başarmanın tek başına başarmaktan daha kolay olduğunu gören kişi sürekli olarak herhangi bi iş yapmak için birini beklemeye başlaycaktır. Biri gelsin giderim biri gelsin beraber yapalım.. Ertafta sürekli grup halinde gezen tiplerin çıkış noktasıda budur. Tekliğin getirdiği yükleri kaldıramayanlar etraftaki teklerle yada halihazırda oluşmuş olan çoğunlukla birleşip bişeyler yapmaya başlarlar.

Peki insan neye göre arkadaş seçer.
Burda iki farklı yola ayrıldığını söylemek yanlış olmaz.
Maddi çıkarlar
Manevi çıkarlar.

Açmak gerekirse maddi çıkardan kastım madde olarak maddeye duyulan açlıktan dolayı oluşan arkadaşlıklar. Örneğin gelecekte karşımıza çıkabileceğini varsaydığımız 'robot arkadaş' bu işi görebilir. Ve çoğu kez hayvanlarda bu amaca hizmet ederler. Bir çocuğun evine aldığı balığı beslemesi onunla konuşması yanlızlık giderme amaçlıdır. Ancak bu yanlızlığı daha iyi gideren bir başka madde ortaya çıkınca eskisi terk edilip yeniye gidilir.

İkinci tür olaran manevi açlığı bastıran ise fikir alış verişinde bulunulan oturulup konuşulan yani iletişime sevme-sevilmeye olan açlığı gideren arkadaşlık çeşitidir.

Farkı görmek için önceki grubu ele alalım. 5 kişiden oluşan gruba giren kişi bir süre kendini yanlız hissetmeyecektir. Çünkü etrafında insanlar vardır. Ama sonrasında baskın gelen manevi açlık bastırılmazsa kişi kendini grup içinde yanlız hissedecektir. Bu bakımdan manevi arkadaşlıklar daha baskındır ve çoğu kişi için daha 'önemlidir'

Şimdi sorucağım ve cevaplamaya çalışacağım soruya gelelim.

Bu bir çıkar ilişkisi midir?

Burda asıl ayrım görüşünüzdür. Yani olaya ne şekilde baktığınızdır.
Eyer duygusal bi açıdan yaklaşırsanız bunda hiçbir çıkar yoktur ve karşılıksızdır ancak duyguyu bir kenara bırakıp sadece düşünerek ve çıkarımlar yaparak ilerlerseniz gideceğiniz sonuç bunun saf bir çıkar ilişkisi olduğudur.
Ve cevap ilgili gruba görede değişir. Örneğin sadece parası için beraber diyen bi insanın zengin bir 'kaynak' bulduğunda kaynağı kullanmaya başlamasıda aynı durumdur ancak cevap veren kişiye sorulduğunda durumu size çok farklı anlatacaktır.

Sonuç olarak arkadaşlığın ne için olduğu belli olmasına rağmen ne olduğu hakkındaki görüş kişinin kendi bakış açısına göre değişir ve kendi bakışına göre doğrulanıp çürütülebilir.

Ancak mantığı ele aldığımızda bu çıkar ilişkisinden başka birşey değildir.

30 Ocak 2011 Pazar

21.47 Ayın bilmem kaçı. 3 5 8 10 20 30 40 1000 ne fark eder ki. Hepside aynı değil miydi? Hepside aynı olmayacak mı? Duman. Sis. Perde. Her ne ise. Bişey var gözümün önünde. Lanet bişey. Bi koku burnumda. Bi kaşıntı. Ruhumda.

Ruhum dışarı çıkmak için çabalıyo yine. Kan. Ruhum zorladıkça kanıyo burnum. Aklım gördüğü en yakın çıkışa hücum ederken yanında taşıyor kanı. Kendi kanım. Kendi et ve kemiğimden örülmüş hücremdeyim yine.. Geziyorum içerde. Yatağa vuruyorum kendimi. Kafamı vuruyorum yastığa. Olmuyor. Ölmüyor. Kafamı vuruyorum duvara. Olmuyor. Yok duvar. Olmadı. Görünmez. Hissedilir. Pislik. Perde.

Hücremde uyanıyorum yine. Gözüm duvardaki saatte. Tik tik tik tik tik. Tak bile yok. Sadece tik. Farklılığın olmadı düzen. Geçen her lanet saniye. Geçen her katil. Geçen her kurşun bıcak jilet iğne geçen her an. Geçen her düşünce... Hücremdeyim yine.

Hücremin kapısı ardına kadar açık. Zincirlerim.. Zincirlerim çözülü. Zincir yok. Bileklik kelepçe gardiyan.. Yok hiçbiri. Olmadı. İhtiyaç yok. Zaaflarım takılı bileklerime zayıflıklarım bekler kapı girişinde. Acizliğim önümde. Elinde baltası. Elinde kırbacı elinde kendim elinde bedenim elinde hayallerim benliğim fikirlerim ELİNDEYİM.. Hücremde açıyorum gözlerimi...

Gardiyan benim. Gardiyan beynim. Gardiyan korkularım gardiyan 'ya' gardiyan 'keşke' . Anahtar..Anahtar 'siktir'.

Hücremdeyim. Kimseyle konuşmuyorum kaç gündür. Kimse sormuyor nasılsın diye. Zoraki merhabalar bi tek. Zoraki nasılsınlar. Soru sorulur cevap dinlenmez. Görevdir sormak. Görevdir cevaplamak. Dinlenmek.. Dinlenmek lüks.

Hücreme atıyorum kendimi. Hücremde kapıyorum gözlerimi

Korpiklaani -- Under the Sun







Yu ar dı vaan
Şarkının girişine kurbaaan. İnsanın içi huzur doluyo lan

When all around is burning
you are the flame, you are the sun
you'll burn your way to a secret place
to a place where you can breathe

When all around is drowning
you are the one who can fish me up,
the drowning man, out of the lake,
the only one I let to do it

You are the one
(I just want to fly...)
You are the one
(I just want to rise...)
You are the one
(I just want to see...)
You are the one
(Under the sun...)
You are the one...

When my whole world is turning
you are the one who holds the strings
your strength gets me back on my feet
When my powers are falling.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Yardıma İhtiyacım Var

Korkmayın la bişeyim yok. Hemen teleşlanmayın yavru ceylanlarım. Tumblulurdan anlayan-ama yazıyorum oluyo hacı diye anlayan diyil.- azcık kahrımı çekebilicek biri lazim bana.

Sadece daha önceden yazıp yayınlamamış olduğum denemelerimi ve fikir yazılarımı yayınlayacağım bi blog yapma fikri vardı zaten ne zamandır aklımda. Ancak tumbulur olmasının sebebi daha çok insana ulaşma fırsatının daha çok olması. Daha çok insana ulaşma isteğimse yazdğım yazılar hakkında benimle fikir alışverişine girebilicek insanlara-özellikle tanımadığım insanlar. objektiflik lazim bana obje ve ktif lazım- ihtiyacım var. Bu yüzdendir eyer biri bu mesajı okuyosa bilinki tumbulurdan anlayan birine ihtiyacım var. KİM OLURSA!

27 Ocak 2011 Perşembe

Down - Stone The Crows (Live)





Ulan biliyorum şu herifleri bi daha görücem ben ülkemde. Biliyorum lan. Gelicekler buraya. Orda olucam. Ne pahasına olursa olsun. Sınavım olur sınava girmem giderim okulum olur okulu kırar giderim sevgilim olur eker giderim ecelim gelir azraili siker giderim. Ama orda olurum.Hepside olmadımı. Kimin umrunda sınırı aşar giderim!

24 Ocak 2011 Pazartesi

Cumartesi

Size cumartesi akşamı başımdan geçenleri anlatıyım.

Evde sadece annem ve ben vardık. Normal olarak gene bana karşı sinirli davranıyodu-Çalışmıyosun boşladın falan-. Sonra uzunca süredir-yaklaşık iki saattir- ertelediğim 'gidip tek atımlık sıcak çukulata alıyım içiyim fikrini uygulamaya karar verdim. Kalktım ayakkabılarımı giydim üstüme montumu geçirdim. O sırada annem geldi 'nereye gidiyosun? dedi. bakkala dedim. napıcaksın dedi dans edicem orda. dedim. sonra ekledim canım sıcak çukulata istedi.

Hayır gidemezsin dedi. niye dedim. çok harcıyosun dedi. dedim 300 binlira bişey bi tane alıp gelcem dedim. oraya buraya çok harcadın dedi. dedim oraya buraya dediklerin neler? hayır diyorum dedi. ben gidicem dedim. sen artık bana karşı gelmeyedemi başladın geç içeri dedi. sonra bi anda bişeyler daha dedik tam hatırlamıyorum notların falan dedi bana.-bu arada bunların hepsini bağırarak söylüyoruz.- hangi notumu biliyosun diye bağırdım gene bişeyler dedi çok ilgiliymiş gibi davranma dedim odama geçerken onu tam duymadı ama. geçip bi kitap aldım elime- 68 mayısında paris. okunabilir bişey parisin duvarlarından afiş ve duvar yazıları var- sonra gene bağırdı bağırdı içeri gitti..

Her şey bitti derken garip bişey oldu. Bağırmaya devam ederken sesi inceldi titremeye başladı. Ağlıyodu annem. Daha doğrusu ağlıyo gibiydi. İçim burkuldu bi anda. Kendimden ölesiye nefret ettim. Kimdim ben. ne yapıyodum ne hakkım vardı. içerdeki kadın annemdi ve benim yüzümden ağlıyodu. Günah olmasa intihar ederdim. ne kocamdan hayır gördüm ne çocuklarımdan diyişini çok net hatırlıyorum. En son dayanamadım yanına gittim. Yüzü kızarmıştı. İtti beni. bi süre öylece durdum. Ben öylece dururken oturup televizyon izlemeye başladı. Mutfağa gittim.

Işıkları bile yakmamıştım. Elimi bıcaklığa attım. Bi bıçak aldım elime. Dayadım karnıma. Azcık itince hepsi bitiyo. sadece birazcık acı sonra bitiyo hepsi. daha fazla acı çektirmezsin hem böylece kimseye. kimseyi üzmezsin bi daha... yaklaşık yirmi dakika bıçağın sivri ucunu karnımda hissede hissede konuştum o bıçakla. bana söylediklerini dinledim. sonra bıraktım bıçağı bi kenara tuvalete gittim..

aynayda gördüğüm şeye küfürler ediyodum. oda bana ediyodu. en son sağ yanağıma yumruk atmaya başladım.-işin aslı acıyo hala dokununca- sonra köpek gibi ağladım. hayatımda hiç ağlamadığım gibi. annem sesi duymuş olucak tuvaletin kapısı tıklatı-kilitlemiştim kapıyı- açtım içeri girdi. o sırada yere yığılmış ağlıyodum. o halde görünce ilk tepkisi
Niye ağlıyosun oldu.
Niye ağlıyosun.. Gülmeye başladım bi anda. Gözümden yaşlar boşaldığı halde avazım çıktığı kadar gülüyodum. Ağlamaya bile hakkım yok dimi? ağlamayı bile hak etmiyorum. dedim ona
gülmemek için kendini zor tutuyodu. dudaklarının uçlarının sürekli kıvrıldığını ama zorla aşağı çekildiğini gördüm. Sonra gülmem kesildi ağlamaya devam ettim. Kolumdan kaldırdı beni. odana geç dedi. gidip yatağıma oturdum. ağlama sinirlerimi bozuyosun dedi. tamam deyip susmayı denedim. onbeş saniyeliğine işe yaradı. sonra gene başladı..

odamda tek başıma zırlıyodum. abi nolur gel. sürekli tekrarladığım cümleydi bu. abi nolur gel. gelmedi. gelmesini çok istedim gelmedi. Kimse yoktu o an yanımda. şimdi düşünüyorumda acaba cumartesi saat 9 10 arası düşünen varmıdır beni. sanırım yoktu. o anlarda kimsenin varlığını hissetmiyodum çünkü.

Abi nolur gel. gelmedi. onun yerine annem geldi içeri. tekrar bağırdı. sus!. Susamadım. Gömleklerin durduğu dolabıma girdim. Çocukken oynardım orda. Şimdi 17 yaşında ses çıkarmadan rahatça ağlayabilmek için girdim oraya. Orda ağladım. Gömleklerin kollarına falan tutundum. Bana uzanan kollar gibiydiler. Bi kaç dakika bi gömleğin koluna sarılarak ağladım. Sonra annem geldi. Çıkardı beni ordan.napıyosun burda delimisin dedi. bişey dedimmi hatırlamıyodum. git yüzünü yıka dedi.

yüzümü yıkarken aynayla konuştum. Seni anlıyorum dedim. Aynadaki yüzün yüzü değişti biraz. yumuşadı. o biri bende olsam beni anlayan biri vardı sonuçta. neler hissetiğini onlar bilmiyo ama ben biliyorum. yanlız değilsin sen. evet yanlız değilim. kendime sahibim. sonuçta kendim beni asla terk etmez dimi.

aynanın karşısında kendimle ne kadar konuştum bilmiyorum. ama sonra aynadakine söz verip çıktım ordan. bi daha kimse üzemiycek bizi. ve bizde üzmiycez kimseyi.

süt falan yapmış bana. yattıktan sonra geldi yanıma. saçlarımı falan okşadı. ben senin üzülmeni istemiyorum falan dedi. O halini görünce ilk başta yalandan ağladığı fikri düştü kafama. ama olamazdı. annem bu kadar ucuz olamazdı. olmamalı. değildir. bence gerçekti. sonuçta yalandan ağladı diye ya ondan nefret edicem yada annemi ağlattım diye kendimden. kendimi seçtim ben. nefret ediyorum şu anda kendimden. o gece-iki gece önce- çocuk yapmamaya karar verdim. ya benim gibi bi oğlum olursa.

17 yaşında birinin bunu düşünmesi normalmi söylermisin bana 'ya benim gibi bi oğlum olursa'
Şu anda ne durumdayım bilmiyorum. Sadece cidden hiç bişey umrumda değil sanırım. Ama bazı kararlarımda ne derece haklı olduğumu gördüm. Misal şehir dışına gitmek kararı. İnanıyorum başta belki sıkıntı olur ama tüm tanıdıklarım veya benim yanımda olan herkes için yararlı olucak bu. sonuçta çevremdekile sıkıntıdan başka bi sik vermedimki. 'dilinde bı bıçak olsaydı vucudunda yaradan başka bişey olmazdı. ona ne kadar acı çektirdiğini düşün' gelde nefret etme kendinden.

Neyse bu cumartesi bunlar geçti benim başımdan. Hep derdim merak ediyorum 'en kötüsü ne?' diye. en kötüsünü de görmüş oldum. yani şu ana kadarki en kötüsü. ve diyorum 'daha kötü ne hazırlıyosun benim için?'

22 Ocak 2011 Cumartesi

Pnayırın sinekleri

Dostum yalnızlığa kaç! Seni büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş ve küçüklerin iğnesiyle didiklenmiş görüyorum. Orman ve kaya seninle vakur, susmayı bilirler. Sevdiğin geniş dallı ağaca benze yine! O, denizin kenarında susan ve dinleyen bir tavırla durmaktadır.

Yalnızlığın bittiği yerde panayır başlar ve panayırın başladığı yerde büyük artistlerin gürültüsü ve zehirli sineklerin vızıltısı başlar. Dünyada en iyi şeyler bile, gösterecek kimse bulunmazsa, bir şeye yaramaz. Halk bu göstericilere büyük adam der. Halk büyükten pek anlamaz. Büyük, yaratıcıdır. Oysaki halk yalnız büyük davaların göstericilerini ve artistlerini tanır. Dünya, yeni değerler yaratanların etrafında döner. Görünmeden döner. Oysaki halk ve şöhret artistlerin etrafında döner. Dünyanın gidişi böyledir. Artistin zekası vardır. Fakat zekanın vicdanı zayıftır. O daima en çok inandırabileceği şeye inanır. Yarın başka, öbür gün başka bir şeye inanır. Onun duyguları halk gibi ve hava gibi sık değişir.
Panayır şatafatlı şaklabanlarla doludur ve halk bu büyük adamlarla övünür. Onca zamanın egemenleri bunlardır.Fakat zaman onları baskı altına alır, böylece seni baskı altına alırlar ve senden de bir evet ve hayır isterler. Yazık, bu "leh" ve "aleyh" arasında m? yer almak istiyorsun? Ey gerçek aşığı, bu sokulganları ve dönekleri kıskanma, gerçek hiçbir zaman bir döneğin koluna asılmamıştır! Bu bıktıran, usandıranlardan kendini koru. insanı ancak panayırda "evet" veya "hayır"la bastırırlar.

Büyün derin kaynakların duyuşu yavaştır: Derinliklerine düşen bir şeyin ne olduğunu anlamak için uzun zaman beklemeleri gerekir. Gerçek büyüklükler panayırın ve şöhretin ötesindedirler. Yeni değerlerin yaratıcıları daima panayırın ve şöhretin üstünde bulunurlar.

Dostum, yalnızlığına kaç. Seni zehirli sineklerle didiklenmiş buluyorum. Sert ve sağlam bir havanın estiği yerlere kaç! Yalnızlığına kaç. Sen küçüklere ve acınacak adamlara çok yakın yaşadın. Onların görünmez öçlerinden kaç. Bunlar senin için öçten başka birşey değildirler. Onlara artık el kaldırma! Onlar sayısızdır. Ve sinek avcılığı sana düşmez. Bu küçükler ve acınacak yaratıklar sayısızdır. Ve nice görkemli yapıları yağmur damlaları ve vahşi otlar harap etmiştir.. Sen bir kaya değilsin, fakat damlaların çokluğu seni oymuş bile! Damlaların çokluğundan çatlayacaksın..

Zehirli sineklerden seni yorulmuş görüyorum.Yüz yerinde kanayan yaralar açılmış görüyorum. Ve gururun öfkelenmek bile istemiyor. Onlar senden masumiyetle kan isterler. Kansız ruhları kana hasrettir. Onun için bütün masumiyetleriyle sokarlar. Fakat ey derin adam, sen küçük yaraların da acısını pek derinden duyuyorsun ve daha şifa bulmadan aynı zehirli sülük vücuduna tekrar sokulur. Bu pis boğazları öldüremeyecek kadar gururlusun. Fakat sakın ki, onların bütün bu zehirli haksızlıklarına dayanmak sana bela getirmesin ?

Onlar seni överek de etrafında vızıldarlar. Yılışıklık onların övüşüdür. Onlar senin derine ve kanına yakın olmak isterler. Sana bir tanrı veya şeytana taptıkları gibi yılışırlar. Bir tanrı veya şeytan karşısında olduğu gibi acınırlar. Fakat neye yarar? Onlar dalkavuk ve mızmızlardır. Başka birşey değillerdir. Çok defa kendilerini sana hoş gösterirler. Fakat korkakların kurnazlığı her zaman bu olmuştur. Evet korkaklar, kurnazdır. Dar ruhlarıyla seni çok düşünürler. Sen onlarca her zaman düşündürücü bir şeysin. Çok düşünülen herşey, düşündürücü olur.

Bu erdemlerin için seni cezalandırırlar. Aslında yalnız hatalarını bağışlarlar. Sen sakin ve dürüst olduğun için dersinki; "Bu küçük varlıklar suçsuzdur." Fakat onların dar ruhları şöyle düşünür: "Bütün büyük varlıklar suçludur".

Sen onlara şefkatli olsan bile kendilerine hakaret ettiğini zannederler ve senin iyiliğine, gizli acılarla karşılık verirler. Senin sessiz gururun onların zevkini bozar. Bir defa da gururlu olacak kadar alçakgönüllü olursan seni ayartılar. Biz bir adamda bulduğumuzu alevlendiririz de! Onun için küçüklerden sakın! Senin karşında kendilerini küçük görürler ve alçaklıkları sana karış görünmez bir kin halinde yanar, tutuşur.

Kendilerine yaklaştığın zaman nasıl sustuklarını ve kuvvetlerinin, sönmüş bir ateşin dumanı gibi, kaybolduğunu hissetmedin mi ? Evet dostum, sen en yakınların için bir vicdan azabısın; çünkü onlar sana layık değillerdir. Böylece senden nefret ederler. Ve kanını emmek isterler.

Yakınların daima zehirli sinek olacaklardır. Sende büyük olan şey, onları daima daha zehirli ve daha fazla sinek yapacaktır. Dostum yalnızlığına, sert ve kuvvetli bir havanın estiği yere çekil. Senin kısmetin sinek kovalayıcılığı değildir...

Friedrich Wilhelm Nietzsche

-GEÇ GELEN ÖZÜR-
Yazıyı aldığım yeri yazmayı unutmuşum bunun için yazıyı gördüğüm arkadaştan özür dilerim.
tanrivarmi.blogspot.com

Alemsin Savaş Abi

Dertlerimi düşüncelerimi savaş abiye anlattım bana

Sana karı lazım

dedi. Alemsin savaş abi

Ben Deli Değilim ...

21 Ocak 2011 Cuma

İkiyüzlülük değilde nedir bu?

Biliyorum ikiyüzlülük olarak görmiyceksin ama 'merhaba, benim dünyam benim kurallarım' Zaten okuyup okumayacağında mechul dilaracım. Ama merak etme. Çok yakın zamanda zaten yüzünede söylicem bunları..

O bakımdan rahatım. Bileceğini biliyorum. Er yada geç. Bu bi nevi provası olucak zaten. Yada öyle düşünmeni istiyorum. Biraz daha hafifler o zaman.

İlk olarak seni ne kadar sevdiğimi söylemekle giriş yapmak istiyorum. Çünkü çok uzun zamandır yapmak istediğim bişey. Ha sakın yanlış anlama. Koşup boynuma sarılmanı yada bendee falan demeni beklemiyorum. Çünkü evet biliyorum asla karşılık vermezdin. Sana göre veremezdin bana göre vermezdin. O kadarda büyük bi fark yok açıkçası.

Hani hiç bi zaman seni suçlamadım ben. Ciddiyim. Yani seni suçlayıp unutabilirdim belki ama tamamen masum olduğun bi konuda seni nasıl suçlayabilirdim ki?. Ki zaten öyle unutmayacağımıda biliyorum. Yani iki yarım akıllıya uyup ben ona uzak davranıyım diyerleride beni unuttursun düşüncesi kafadan batık bi düşünce unutmam çünkü. Kendi deyimimle köpek gibi sevdiğim birini nasıl unutabilirim ki. kaç aydır aşığım sana inan bilmiyorum sayma gereği duymadım. Ama ilk başladığı andan beri 'ben eski sevgilimin arkadaşıyla zaten çıkmam' dediğini biliyorum. Yani açıkcası benim hiç bi zaman umudum olmadı. Yani herşeyin değişip beni sevmeye başlayacağın günün hayalini kurmadım hiç. Beni sevdiğini düşünüp hayal kurdum evet ama olmayacağını bile bile. Hayalim vardı umudum yok.

Hani aslında ne düşündüğünü hiç çözemedim ben. Onu kaybetmek istememek. Yani karşına dikilip ya beni benim sevdiğim gibi seversin yada senle asla konuşmam desem beni kaybetmemek için evet mi diycektin. Hiç zannetmiyorum. Kusura bakma ama bana göre ikiyüzlülük burda başlıyo. Aslında biz ayrı kalmak zorundayız sanırım.Zorundayız. Yani sana garanti ederimki en yakın arkadaşın sana sarılıyoken şu anda niye ben değil de o diye düşünen ben bi başkasına başkasına sarılmadığın gibi sarıldığını görmeye dayanamam zaten. Şimdiye kadar bi platoniğin bi sevgilin oldu. İşin güzel komik yada ne dersen de tarafı ikiside benim için yoktular. O sayede dayandım sanırım. Çünkü sana sarıldığını senin gözlerine baktığını elini tuttuğunu hiç görmedim. Bu açından sana teşekkür ederim çok iyi sevgili tercihleri yaptın. Benim açımdan olabileceğin en iyisi.

He bu yazıya gelincede yazış amacım belli zaten. Bi nevi prova. Umarım bunlar duyunca çok üzülmezsin. Ama zaten bu sene açılacaktım sana. Ama bi beklentim olduğundan değil. Sadece söylemezsem sanki sana olan aşkıma haksızlık yapacakmışım gibi geliyodu. Tam olarak ne bilmiyorum ama söylemek istiyodum. Zamanını bile kararlaştırmıştım. LYS den sonraki gün. Çünkü şu vardı aklımda zaten reddedicek ama üzülücekte. Ya kendine dert ederse. ya fazla üzülüp bi şeilde bu sınavına yansırsa. -en büyük fantazimde şimdi geliyo aslında - ya sınavda içinde adım geçen bi soru çıkarsa. onu görünce morali bozulur yada dikkati dağılırda o soruyu yapamazsa.. komik dimi. komik. ama artık söyleyebilirim çünkü zaten biliyosun. Ki sana bunları çok daha özetleyen o iki güzel kelimeden başkasınıda söylemiycem o iki ufaklık derdimi anlatmaya yetiyo zaten..

Seni seviyorum.

Bence yeterli.

13 Ocak 2011 Perşembe

artk kendim olmak bile istemiyorum

6 Ocak 2011 Perşembe

İBRETLİK BİR PAYLAŞIM

İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir bayram namazında kadınlar tarafına geçerek):

"Ey kadınlar cemaati! (Allah yolunda) sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zira ben siz kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm" buyurdular. Dinleyenlerden cesaretli bir kadın:

"Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil ediyor, neyimiz var?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Ağzınızdan kötü söz çıkıyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!" dedi. O kadın tekrar:

"Ey Allah'ın Resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?" diye sorunca Aleyhissalâtu vesselâm açıkladı:

"Aklı noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını ifade eder. Dinlerinin eksik olması tabiri de onların (hayız dönemlerinde) günlerce namaz kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder." [Buhârî, Hayz 6, Zekat 44, İman 21, Küsûf 9, Nikah 88; Müslim, Küsûf 17, (907), İman 132, (79); Nesâî, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187).>


Belgelerle konuşurum....

4 Ocak 2011 Salı

Kafam Karıştı Be

Valla öyle. Yani benim yapabilceğim bişey yok gibi. Hani sorun biri yada bişey diyilki götüne dinamit lokumu tıkıp patlattıktan sonra altında dans ediyim. Tümüyle kafamda olan problemler.
Anca kendi kafama sokmam lazim o lokumu. Ama bunu yapamam. Çünkü daha önce yapmam gereken bazı şeyler var.

Evren tanrı kozmos benim kendi seçimlerim.. adına ne derseniz deyin ama işler bu aralar hiç istediğim gibi gitmiyo. Tüm kötülüklerin kaybolmasını diliyen bir adamın kör olması gibi bişey. Evet kör oldum ve tüm kötülükler kayboldu. Ama artık iyiliklerde yok. Belkide sadece ödenmesi gereken bi bedel. Bilmiyorum.

Ve masa üstünde hiç bir sorun yok. Görünürde bişey yok. Görünürde halledilebilecek bişey yok. Ama halledilmesi gereken o kadar da çok şey var ki. Nerden başlayacağımı bile bilmiyorum. Bi yerinden başlasam arkamda kalanlar durduruyo en önüne geçsem bu sefer üstümde birikiyo. Çıkış yolu falanda bulamıyorum ki. Ne yapsam ne etsem bu düşüncelerden bu bulutlardan kurtulsam. Sürekli yağmur var. Kimisi ne güzel romantik oluyo işte diyo. İyide yağmur sadece üşümeyenler için romantik bişey. Benimse içime işleyen soğuk. Karamsar mı oldum ne? Yada o eskide bıraktığım ruh halim geri mi gelmeye başladı. Bekleyip görücez. Bazen diyorum gidiyim gatto ya saatlerce kedilerle oyniyim.

Bilmiyorum. Ama hayvanları daha çok seviyorum. Sanırım onlar hiç bi zaman beni yargılamadığı çekinmeden gelip kucağıma yayılıp mırıldıya mırıldaya uyudukları için. O tatlı sevimlilikleriyle kafamı dağıttıkları için. Kedi istiyorum ben. Kedi olmak.

3 Ocak 2011 Pazartesi

So should I act my age
Or should I just not belong
For I cannot replace where I'm going
Where I'm going...

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni Yıl Kararları

Her sene pek çok kişi bu sene bunları yapmıycam artık! Bu sene farklı olucak artık der.
Bunu diyenlerin yapmyıcam dediği şeyleri listelesek birinci sırada

Bir daha asla aşık olmiycam

Gelir. İkinci sıra ise

Bir daha kimseyi köpek gibi sevmiycem

gelir. İkisini diyenleride kucaklıyorum. Sonrada ekliyorum .. SSSSSSİKTİR LAN!
Seviceksin hiç merak etme. Gene gidip köşe başında titreye titreye itler gibi ağlıycaksın. Gene acını biraya vurarak dindirmeye çalışıcaksın. Nerden mi biliyorum? Don't ask me I don't know

Ama bende bi karar aldım. O kararda
Bu sene daha fazla bira içicem. Bira süper bişey lan.

Ya tanrı yok olsaydıı