''You are only as free as your mind lets you be''
Philip Anselmo

24 Ocak 2011 Pazartesi

Cumartesi

Size cumartesi akşamı başımdan geçenleri anlatıyım.

Evde sadece annem ve ben vardık. Normal olarak gene bana karşı sinirli davranıyodu-Çalışmıyosun boşladın falan-. Sonra uzunca süredir-yaklaşık iki saattir- ertelediğim 'gidip tek atımlık sıcak çukulata alıyım içiyim fikrini uygulamaya karar verdim. Kalktım ayakkabılarımı giydim üstüme montumu geçirdim. O sırada annem geldi 'nereye gidiyosun? dedi. bakkala dedim. napıcaksın dedi dans edicem orda. dedim. sonra ekledim canım sıcak çukulata istedi.

Hayır gidemezsin dedi. niye dedim. çok harcıyosun dedi. dedim 300 binlira bişey bi tane alıp gelcem dedim. oraya buraya çok harcadın dedi. dedim oraya buraya dediklerin neler? hayır diyorum dedi. ben gidicem dedim. sen artık bana karşı gelmeyedemi başladın geç içeri dedi. sonra bi anda bişeyler daha dedik tam hatırlamıyorum notların falan dedi bana.-bu arada bunların hepsini bağırarak söylüyoruz.- hangi notumu biliyosun diye bağırdım gene bişeyler dedi çok ilgiliymiş gibi davranma dedim odama geçerken onu tam duymadı ama. geçip bi kitap aldım elime- 68 mayısında paris. okunabilir bişey parisin duvarlarından afiş ve duvar yazıları var- sonra gene bağırdı bağırdı içeri gitti..

Her şey bitti derken garip bişey oldu. Bağırmaya devam ederken sesi inceldi titremeye başladı. Ağlıyodu annem. Daha doğrusu ağlıyo gibiydi. İçim burkuldu bi anda. Kendimden ölesiye nefret ettim. Kimdim ben. ne yapıyodum ne hakkım vardı. içerdeki kadın annemdi ve benim yüzümden ağlıyodu. Günah olmasa intihar ederdim. ne kocamdan hayır gördüm ne çocuklarımdan diyişini çok net hatırlıyorum. En son dayanamadım yanına gittim. Yüzü kızarmıştı. İtti beni. bi süre öylece durdum. Ben öylece dururken oturup televizyon izlemeye başladı. Mutfağa gittim.

Işıkları bile yakmamıştım. Elimi bıcaklığa attım. Bi bıçak aldım elime. Dayadım karnıma. Azcık itince hepsi bitiyo. sadece birazcık acı sonra bitiyo hepsi. daha fazla acı çektirmezsin hem böylece kimseye. kimseyi üzmezsin bi daha... yaklaşık yirmi dakika bıçağın sivri ucunu karnımda hissede hissede konuştum o bıçakla. bana söylediklerini dinledim. sonra bıraktım bıçağı bi kenara tuvalete gittim..

aynayda gördüğüm şeye küfürler ediyodum. oda bana ediyodu. en son sağ yanağıma yumruk atmaya başladım.-işin aslı acıyo hala dokununca- sonra köpek gibi ağladım. hayatımda hiç ağlamadığım gibi. annem sesi duymuş olucak tuvaletin kapısı tıklatı-kilitlemiştim kapıyı- açtım içeri girdi. o sırada yere yığılmış ağlıyodum. o halde görünce ilk tepkisi
Niye ağlıyosun oldu.
Niye ağlıyosun.. Gülmeye başladım bi anda. Gözümden yaşlar boşaldığı halde avazım çıktığı kadar gülüyodum. Ağlamaya bile hakkım yok dimi? ağlamayı bile hak etmiyorum. dedim ona
gülmemek için kendini zor tutuyodu. dudaklarının uçlarının sürekli kıvrıldığını ama zorla aşağı çekildiğini gördüm. Sonra gülmem kesildi ağlamaya devam ettim. Kolumdan kaldırdı beni. odana geç dedi. gidip yatağıma oturdum. ağlama sinirlerimi bozuyosun dedi. tamam deyip susmayı denedim. onbeş saniyeliğine işe yaradı. sonra gene başladı..

odamda tek başıma zırlıyodum. abi nolur gel. sürekli tekrarladığım cümleydi bu. abi nolur gel. gelmedi. gelmesini çok istedim gelmedi. Kimse yoktu o an yanımda. şimdi düşünüyorumda acaba cumartesi saat 9 10 arası düşünen varmıdır beni. sanırım yoktu. o anlarda kimsenin varlığını hissetmiyodum çünkü.

Abi nolur gel. gelmedi. onun yerine annem geldi içeri. tekrar bağırdı. sus!. Susamadım. Gömleklerin durduğu dolabıma girdim. Çocukken oynardım orda. Şimdi 17 yaşında ses çıkarmadan rahatça ağlayabilmek için girdim oraya. Orda ağladım. Gömleklerin kollarına falan tutundum. Bana uzanan kollar gibiydiler. Bi kaç dakika bi gömleğin koluna sarılarak ağladım. Sonra annem geldi. Çıkardı beni ordan.napıyosun burda delimisin dedi. bişey dedimmi hatırlamıyodum. git yüzünü yıka dedi.

yüzümü yıkarken aynayla konuştum. Seni anlıyorum dedim. Aynadaki yüzün yüzü değişti biraz. yumuşadı. o biri bende olsam beni anlayan biri vardı sonuçta. neler hissetiğini onlar bilmiyo ama ben biliyorum. yanlız değilsin sen. evet yanlız değilim. kendime sahibim. sonuçta kendim beni asla terk etmez dimi.

aynanın karşısında kendimle ne kadar konuştum bilmiyorum. ama sonra aynadakine söz verip çıktım ordan. bi daha kimse üzemiycek bizi. ve bizde üzmiycez kimseyi.

süt falan yapmış bana. yattıktan sonra geldi yanıma. saçlarımı falan okşadı. ben senin üzülmeni istemiyorum falan dedi. O halini görünce ilk başta yalandan ağladığı fikri düştü kafama. ama olamazdı. annem bu kadar ucuz olamazdı. olmamalı. değildir. bence gerçekti. sonuçta yalandan ağladı diye ya ondan nefret edicem yada annemi ağlattım diye kendimden. kendimi seçtim ben. nefret ediyorum şu anda kendimden. o gece-iki gece önce- çocuk yapmamaya karar verdim. ya benim gibi bi oğlum olursa.

17 yaşında birinin bunu düşünmesi normalmi söylermisin bana 'ya benim gibi bi oğlum olursa'
Şu anda ne durumdayım bilmiyorum. Sadece cidden hiç bişey umrumda değil sanırım. Ama bazı kararlarımda ne derece haklı olduğumu gördüm. Misal şehir dışına gitmek kararı. İnanıyorum başta belki sıkıntı olur ama tüm tanıdıklarım veya benim yanımda olan herkes için yararlı olucak bu. sonuçta çevremdekile sıkıntıdan başka bi sik vermedimki. 'dilinde bı bıçak olsaydı vucudunda yaradan başka bişey olmazdı. ona ne kadar acı çektirdiğini düşün' gelde nefret etme kendinden.

Neyse bu cumartesi bunlar geçti benim başımdan. Hep derdim merak ediyorum 'en kötüsü ne?' diye. en kötüsünü de görmüş oldum. yani şu ana kadarki en kötüsü. ve diyorum 'daha kötü ne hazırlıyosun benim için?'