''You are only as free as your mind lets you be''
Philip Anselmo

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Kene

Kene gibi kanımı emerken beni yavaş yavaş ölüm döşeğine sürüklerken pekte mutlu gibiydi. Onu yoksaymam artık geçti artık bana zarar vermiyo artık acı vermiyo dememin sonucuydu. Evet acı vermiyordu ama öldürüyordu beni. Yavaş yavaş. Sessizce.
Damarlarıma kendi zehrini vererek. Onu öldürdüğüm an benide ölüme mahkum etmişti. Ya ondan kurtulucaktım yada acısını sonsuza dek taşıycaktım göğsümde. Kurtulmayı seçtim. Kurtuluş ölüm demekti...

Şaka lan şaka eheheh nasıda okudun heycanla aa benim gibi bende aynı duyguları yaşadım diye. Senin gibi diyilim ben. Kirletme benim gibilere özgü orjinalliği.

Bu aralar sıkça kullanıyorum en fazla ölürüm ü. Misal geçen gün ormana gittik babamla. Otların arasından geçtik su yılanı gördük falan.

İşte o geçişten sonra yemek yemek için-ton balığı ve ekmek. serdik ağaçların altına örtüyü. baba oğul keyfi. ağaçlar tanık konuştuklarımıza rüzgarlar elçi. vaay sevdim lan bu sözü tutar bu. aferim ben!-

yemek yerken göğüs kafesimin üstüne doğru bi yara farkettim. Böyle sivilce gibi bişey ama sanki sivilcenin ucunda başka bişey var. Geçen sabah yoktu orda o eminim. Ya sivri sinek soktu ya kene ısırdı yada başka bi böcek ısırdı. Ama o yaranın üstünde böcek olması muhtemel bişey var. Bişey var yani.

Çok tırt bi yerde tam olarakda göremiyorum. Bizimkilerede gösteremiyorum büssürü velvele yapçaklar. Doktorada gitmeye üşeniyorum. Her seferinde aklıma gelince

Emsin dursun pezevenk doyarsa düşer belki. Hem amaan en fazla ölürüm

diyip geçiştiriyorum. Hadi bakalım önümüzdeki bölümlerde neler olcak