''You are only as free as your mind lets you be''
Philip Anselmo

16 Haziran 2010 Çarşamba

Berbat Bir Gün

16.06.2010. bugunun tarihi. hayatımın en berbat günleri arasına sokabilceğim günlerden biri. Oysa yaman ne güzel gel taksime gidelim demişti. Gitseydim hiç olmazsa başıma bunlar gelmezdi.

Saat 1 demi ne başlıyomus gösteri. ha barı ondanda bahsediyim. Okula istanbul 2010 kültür başkenti geyiğine iki milyar vermişler bizi kültürlü bi proje yapın demişler. ortaya 7 tepe 7 sanat cıkmıs. biz 3 ünü görebildik. tiyatro müzik resim. zaten resim kısmı tırtlar tırtı. ha resimler diyil ama. yani salon girişine öylesine konulmus büssürü tablo o kadar. sadece geçerken bakıyosun. yanında ne cizenleri var nede o tablodaki görüntülerin anlamlarını hikayelerini öğrenebileceğimiz bi kişi. öylesine laf olsun diye konulmus yani.

sonra müzik kısmı. bi abi vardı kasdavı kazanmıs. ilk gördüğümde abiye ölümcül saygı duymustum. böyle uzun saçlı sakallı falan. elde gitarla geliyodu. aboo abi lan işte bende böyle olcam. bunun bi değişiyi demiştim. adam 'homoseksüel gey müzik' çi çıktı. hani böyle kızların ayhh diye izlediği gitar calan tipler varya onlardan. akdeniz akşamı abisiymiş meğersem abi. yıkılış.

sonra tiyatro. tüm oyundan aklımda tek bişey kaldı. brosunuda getirmiş. yazan zihni tebrik etmek istiyorum. bu kadarmı kötü bi tasvir olur. ayrıca lütfen lütfen artık 'geldim' e 'celdim' 'gidiyorum'a 'cideyrum' diyerek olusturulan çakma skik karadeniz şivesini kullanmayın ya. bir rizeli olarka rica ediyorum sizden. ne ekmeğini yediniz arkadaş celdim in. celdim ne lan celdim ne!

ulan hadi oda diyil bu tiyatrocular nerdeyse okulun baya bi günü prova diye sınıftan cıktılar falan. oyun taş çatlasa 20 dakka. ulan o kadar provaya gidince bende böyle destansı bi tiyatro izlicez sandım. yani shakespeare den falan othello hamlet falan gelcek bekliyodum 20 dakkalık bi oyun geldi. ulan o diyil deseler anıl gel bidaha oynicaz cıkar oynarım. yemin ediyorum öyle roller vardı. misal baba war ilk olarak türkçe okuma sahnesi sonra matematik sorusu sonra iğrenç 'dayım' espirili tarih sorusu. sonra anne ile kavga. sonra içki sahnesi sonra ayakkabı sahnesi. sonrada cocukla ona ne bana ne sahnesi o kadar. düşün o derece tırt. cıkar oynarım yemin ediyorum.

bu arada 3 sanat vardı demiştimya benim hatam 4.. şiir dinletisi vardı bide. olmaz olaydı. arkadaşım hatunlar ne seviyo lan 'sen'li şiirleri. tamam anladım yaradılış olarak duygusal varlıklarsınız tamamda ulan bi şiirede bu kadar anlam yüklenmez ki lan. adam şiiri yazıp kazandığı parayla evinin mutfağına laminant parke alıyo sen hala romantik tam benim hikayem diyosun. lan laminant parke diyorum ya! ne seviyolar içinde bol 'sen' li şiirleri.

ve işte aslında günümün en berbat kısmı cıkıştı. geldiğim arkadaşım program bitince başka arkadaşlarıyla internet kafeye gitti. o an şunu hissettim. 'saf yanlızlık'

yanlız olmak alışık olduğum bişey ama bu sefer 'yanlız hissediyodum'. gerçekten berbat bi şeydi. sürekli en yakın doslarımla yürüdüğüm o yolu bu sefer tek başıma yanlız hissederek yüriycektim. o an o günden ölesiye nefret ettim. keske gelmeseydim dedim. gözlerim doldu lan varmı ötesi! uzun süredir hissetmediğim bi şekilde yanlız hissediyodum. yolun yarısını kendi kolumu sıkarak geçirdim. kolumu sıkıyordum çünkü birini hissetmek istiyodum. yanlızca hayal olan , gerçek olmayan biri olsa bile. yanlzıca yanımda 'var' diyebileceğim birini istiyodum o an. o yüzden belkide o kişinin koluydu o. öyle hayal ederek kendi koluma yapışmıştım. farkettiğimde kolum kızarmıstı. normal şartlarda buna gülümserdim ama yapamadım. moralim felaket bozuktu çünkü. o an tamemen yanlızdım ve moralimi düzeltecek kimse yoktu. evde olmayı istiyodum. oraya hiç gitmemeyi o yolu hiç tek yürümek zorunda kalmıs olmamayı diliyordum.

olmadı.

yanlızdım o yolu yanlız olarak yürüdüm. o an herkese lanet ettim. herşeye. bu gune lanet ettim. bu günü düzenleyenlere lanet ettim.

Yanlızdım o yolu yanlız olarak yürüdüm