''You are only as free as your mind lets you be''
Philip Anselmo

5 Haziran 2010 Cumartesi

Pandoranın Kutusu Ve Ben

O gün hayatımın en garip günüydü. yani tamam cok daha ilginç seyler olmustu ama o gün cidden bi insanın hayatının- ve hatta tüm dünya insanlık tarihinin- en ilginç olayı oldu. hiç beklemediğim bişeydi. yani tamam o gün evden okula gidicem diye cıkmıstım. bir insana hacı bugun evden okula giderken başına cok acayip bişey gelicek dediğinde binlerce acaip şey gelebilir insanın aklına. ama inanın böylesi gelmezdi.

sadece okul servisimin gelmesini bekliyordurm. sabit bi şekilde durmuş önümdeki dükkanın vitrinindeki aşortmanları inceleyerek servisimin gelmesini bekliyordum-hanı daha önce anlattığım bana kabir azabı veren servis varya işte o- beklerken köşeden belediyenin sokak temizleme kamyonu geçti. sokak temizleme kamyonu dediğime bakmayın bildiğiniz su tankeri. sadece üstünde zeytin u nu yazan bi su tankeri. evet b ve r harfleri yoktu. sökülüp düşmüştü. abiler tankerden gelen tayzikli suyla sokağı yıkarken 9-10 metre öteden labada lubada diye üstüme yuvarlanan bişey gördüm. tekerlek gibi saydam bişi. pıt diye ayakkabıma çarpıp durdu. gözüm üstündeki yazılara ilişti. 'dokunma' 'elleme' 'eline almayı aklından bile geçirme' 'şok fiyat yarım kilo 3.99 tl' . işin garip olanı oydu zaten. sütaş yoğurt kabı kapağında niye dokunma yazsınki? hmm ben bunu inceliyeyim bari diye eyilip kapağı elime almamla kendimi çok farklı bi yerde buldum. böyle mağra gibi karanlık rutubetli bi yerdeydim. ulan bi anda noldu nasıl oldu nun cevabına düştüğümden ışınlandığım gerçeği gözümden kaçmıstı. sonra sonra geldi aklıma. obaa ışınlandıydım lan! bu kapakta onu harekete geçiren bir çeşit ateşleme mekanizması olmalıydı. rus bilim adamlarının böyle bi proje üstüne çalıştığını okumuştum. aleti saklı tutabilmek için yoğurt kapağı şeklinde yapmıslardı demekki. ben böyle düşünürken gürleyen bir ses ta derinlerden gelerek NE RUSU NE IŞINI LAN MALOZ GİBİ DURMADA KAPAĞI VER BAĞAAAA! diye inletti tüm mağrayı. bu sesin üstüne tek söyliyebildiğim hasktiiirr olmustu.

sonra sesin geldiği yere bakmamla bi hasktir daha çekmem bir oldu. mavi bir cüppe içinde genç ama devasa boyutlarda bir kadından gelmişti bu ses. üstelik bu kadının bacakları gövdesine göre çok ama çok kısaydı. kimsin lan sen nere lan burası nası bi dalganın içine düştüm lan ne biçim bi alem lan bu diyince lanlu lunlu konusma çarparım ağzının ortasını diyince ortam gerildi bi an. bi süre bi sessizlik oldu. böyle sessiz sesszi karşılıklı dururken bak canım bak güzelim bak bitanem bak hayatımın anlamı hadi uzatma ver şu kapağı dedi. hazır ortam ısınmışken zaman kaybetmeden yapıştırdım soruyu. sen kimsiniz acaba ya?!.

ben pandorayım demesinmi? ulan hani hafiften inanmıştımda. sonucta bu kadar olay üstüne ucan fil bambi nin ruhuyum dese onada inancaktım. o elinde tuttuğunda benim kutumun kapağı. insanlığı ve dünyayı tüm kötülüklerden kurtarma sansı elinde. hadi ver o kapağı ve bitsin bu ızdırap dediğinde ben çoktan ulan pandoranın kutusuyla yoğurt kabı kapağı ne alaka diye düşünmeye başlamıstım. sonradan üst üste şok edici şeyler farkettim!

hatunun bacakları kısa değildi! çömmüş duruyordu. çömdüğü içinde kısa gözüküyordu. üstelik ulu orta değil bir yoğurt kabı üstüne çömüyordu. bunu farketmemle az önce yıldırımlar saçan tanrıcaya olan saygım bi anda yalan olmustu.

piii allah belanı versin yoğurt kabındanmı yaptınızlan kutuyu diyince ehe ehe yani şey biz bütün sandıkları arese verdik savas var diye yani ehe aslında var yani ehe ehe diyip kıvırmaya calısırken dahada iğrençleştiğini görünce tamam lan tamam yeter dahada çirkinleşme dedim. sevindi bi bunu duyunca. rahatladı.

ulan başka şey bulamadınızmı antik vazoya koysaydınız bari bide yoğurt kabına koymuslar diyince bi kere daha bi kızdı bu. yine gürleyerek YOĞUĞĞRTTH KABININ GÜCÜNÜ HAFİFE ALMAAAAĞĞ diyince bi kendime geldim ben. harbi yoğurt kapsız dünya ne yapardı. en azından türk aileleri ne yapardı. hakkı vardı. ama biraz.

sonrasında buna dedim pandoş-artık samimileşmiştik- senin kase o kabı tam kapatmıyomu? dedim. dedi yooo tam oluyo hatta cuk oturuyo resmen a hahaha ahaay! dedi. ee o zaman bu kötülükler nası sızıyo dışarı dedim. demez olaydım. canım böyle 3000 yıl otur bu pozisyonda. altına al 3000 yıllık küflü yoğurt kabını. 3000 yılın acısı ve bağırsak sancısıyla öyle bı sızdırırsın ki kötülüğü berlin duvarı dayanamaz demesinmi. ulan koskoca tanrıçasın bu kadarmı çirkinleşebilirsin yaaa. bi an soğudum bundan. dedim kapağı veririm ama bi şartla. nedir seçilmiş kişi? nedir kurtarıcı? söyle hemen yapıyım dedi. dedim bırak şimdi bu holivud ayaklarını. bana geri dönüş kapısı aç dedim. şak diye kurdu portalı önüme. kafamı soktum bizim sokak. dedim fırsat bu fırsat attım kendimi portala. ben tam atarken bu ama dur ya kapak dedi dedim yemişim kapağı pazartesi pikniğe gitçez biz firizbi oynicaz onla dedim. dedi peki ya insanlık peki ya dünya. peki ya sevdiğin insanlar!

Dedim '' İnsan sevmiyorum hacı ben.