''You are only as free as your mind lets you be''
Philip Anselmo

13 Haziran 2010 Pazar

Trip at the brain. -yani beyne yolculuk- a travel yada a journey to the brain de olabilirdi

-Bu yazıyı suicial tendendies-trip at the brain sarkısından ve klibinden etkilenerek yazıyorum. yazma fikri ordan geldi-



BAYANLAR BAYLAR! HEPİNİZ BURAYA BAKIN! BURDA BU SİRK İÇİNDE GÖREBİLECEĞİNİZ EN MUHTEŞEM EN SIRADIŞI EN İLGİNÇ ŞEY VAR! HADİ ÇEKİNMEYİN VE İÇERİ GİRİN. GİRİN VE KENDİ BEYNİNİZDE BİR YOLCULUĞA ÇIKIN!

Şehrimiz büyük şehirlere giden yolların çoğunun geçtiği bir şehirdi. Bu yüzden yılın pek çok zamanı büyük şehirlere giden sirkler şehrimize uğrar hem dinlenir hemde yol paralarını çıkarırdı. Çocukluğumdam beri pek çok sirk görmüştüm. Adeta sirk çadırları içinde büyümüştüm ve buda beni sirklere çok meraklı biri haline getirmişti.Belki binlerce sirke girmiştim onlarda binlerce farklı oyuncak görmüştüm. Hatta çoğu oyuncağın ve 'sihir' in sırrını biliyordum.Ama daha önce böyle bi oyuncak görmemiştim. Oyuncak odasının girişndeki adamın bana baktığını farkedebiliyordum. Bana bakıyor ve gülüyordu. Sanki az sonra ona gideceğimi biliyor gibiydi. Ve haklıda çıktı. Bu çağrıya karşı koyamadım. Yanına gittim. Tam yanına ulaştığımda üzgünüm ama artık kapalıyız dedi. Ona az önce insanları çağırdığını söyledim. Bana o saatler önceyi dediğimde 'herkesin zamanı kendi saatine göre akar' dedi. Gülümsedi ve 'sanırım sana bi değişiklik yapabilirim dedi ve beni odanın içine soktu. Hiç görmediğim bi oyuncak olucaktı. Heycanlıydım.Makine benzeri bi şeydi. Rengi pembe ve kıvrımlıydı. Kenarlarından salmamsı bi sıvı akıyordu. 'Beyin' dedim. 'Senin beynin' dedi. Az önceki ifadesi aynen duruyordu yüzünde. Odanın içine girdim. Karanlıktı. Birden bir ışık parladı. Hiç beklemediğim için gözlerim acık kalmıstı. Yada ışık göz kapaklarımı yakmıs ve göz yuvalarıma girmişti. Emin dediğildim. Bu ışık parlamasına rağmen çok net bir şekilde adamın 'Bu beyinde hiç bir sorun yok!' dediğini duydum.


Az önceki odadan cok farklı bi odadydım. Odada sadece bir kapı vardı ve o kapıda tam önümde duruyordu. Yavaşça kapıya ilerledim kapı kolunu tuttum çevirdim ve içeri girdim. Kapı kolunu çevirmemle ilk duyduğum ses etrafta yankılanan müzik sesiydi. Sanki aynı anda sevdiğim tüm grupların sevdiğim tüm parçalarını dinliyor gibiydim. En güzel yanı ise hepsi anlaşılır bi şekilde geliyordu.Hiç bir şarkı birbiriyle karışmıyordu. Hmm neyse en azından müzik güzel dedim ve ilerlemeye devam ettim. Etrafta onlarca kişi vardı. Hepsi hızlı hızlı yürüyor bazıları bir şeyler karalıyor bazıları siliyor bazıları yakıyor bazıları ise öylece yatıyordu. Ama işin en ilginci hepside benim aynımdı. Bütün bunlar olurken çok rahattım çünkü bunların oyuncağın numaraları olduğu biliyordum. İyi teknoloji yapmıslar haa derken ben geldim. Yani bana benziyen ben. Anaa sweating bullets klibi gibi olduk lan az sonra hello me meet the real me dicen dimi euhe euhe dedim oda euhe euhe dedi. Ama gülüşünün uzunluğu ses tonu ve şenliği benle aynıydı. Ben eauhahahaha diyince yok lan o kadarda komik değildi dedi. İçimden vay be teknolociye bak dedim. Ben bunu derken bana dönüp

Anıl kendi beyninle tanış.Burası senin beynin dedi. Hasktiiiir dedim. 2 oda 1 salon daireydi lan burası. Hayır beynim cok süper deyil biliyorumda bu kadarda tırt olcağını tahmin etmemiştim hiç. Çaktırmamaya calısarak ee sen nesin buranın lideri falanmı dedim yok la ne lideri nerdeee tırttan işçiyim ben. iç ses gibi bişey yani dedi. haa dedim. oda anladın dedi. Ee gezelimmi dedi tamam dedim. Etrafta büssürü masa vardı. Etraftaki büssürü 'ben'in arasında uzaklardan bir şarışın kaslı hemen dikkatimi çetki. O kim lan dedim yanımdaki bene.Git kendin bak dedi. Yanına gittim. Hasktiiir kıvanç tatlıtuğ dedim kıvanç diyil behlul canım. Behlulum ben. Beni beren saatle yiyişiyorum diye seviyosunuz kıvanç dediğin evde oturup dambıl kaldıran monopoli oynıyan farmvilde inek besliyen biri dedi. Dedim yiyiştiğin bihter dedim dedi yok beren o. ben berenle yiyişiyorum bi televizyon karakteriyle değil dedi. Dedim peki senin burda ne işin var? dedi anıl ben senin olmak isteyipte asla olamayacağın kişiyim dedi. Dedim ne alakası var lan ben hiç behlül olmak istemedimki dedim yapma anııl herkes behlül olmak ister dedi. aldım duvardan baltayı indirdim bunun sarı anlına. o balta indi ya bende bir rahatlama bir huzur nasıl bişey anlatmam. oh bee dedim. baktım yerde zıbarırken bacağımı tutuyo anıl neden anıl yardım edebilirdim sana diyo. sıs la diye ayakkabıylan ezdim bunun kafasını. kafasına tekmeyi yiyince ecihe ecihe diye kaçtı kayboldu birden. O gidince tüm personel bir hohh dedi. Biri geldi saol dedi bana. Dedim yapılması gerekeni yaptım.

sonra eski bi dolap gördüm. dedim bu dolap ne? benlerden biri hayallerin dedi. gidip dolabı açarken biri hayııır durr dedi ama çok geçti. açmıştım. böyle büssürü cd düştü üstüme. ama eski cd ler. bunlar ne lan dedim. hacı onlar senin hayallerin. doslamak çok zor oluyodu bizde cd ye kaydedip öyle tutalım dedik anca sığdırdık dediler hep bir ağızdan. hep bir ağızdan diyince korkunç oldu tabi. dedim niye bunlar bu kadar eski? bu sefer teki insan gibi çıkıp çünkü uzun süredir hayal kurmuyosun dediler. En son bi tane hayal kurdun oda olmadı nefrete dönüştü. bizde bünyeye zarar vermesin diye yaktık o cd yi dediler-sadece bazı kişilerin anlıyabiliceği mesaj var burda. herkes anlayamaz yani deneme. zati o herkesin haricinde olan 3 4 kişiysen direk haaa ulan ilahi anıl diceksin- dedim iyi yapmışşınız hacılar. eyvallah dediler. birden odaların birinden bitane berduş zayıf çelimsiz ve fakir bi herif girdi. arkasından uzun saçlı sakallı pantera tişörtlü şortlu dövmeli iki eleman girdi. sonra başka bi odaya daldılar hemen. dedim bunlar kim? dediler onlar senin gelecekte olmak istediğinde olmak istemediğin anıllar. sürekli kavga ediyolar. bi ara barıştıralım dedik olmadı kendi hallerine bırakalım dedik. bunları derlerken olmak istemediğim eline oldun almış olmak istediğimi kovalıyodu olmak istediğimde abey daha yeni amelyat oldum dur vurma abey diye çirkinleşiyodu. iyi yapmıssınız dedim. sonra ufak bi giriş gördüm. dedim bu ne. dediler orası patronun odası. en son durak. gir bak.

içeri girdim. karanlıktı. biraz daha ilerledim. ilerde bi tane daha ben gördüm. oo patron naber ya diye elimi kaldırdım oda aynılarını yaptı. biraz daha yaklaştım ve bunun bir ben olmadığını bunun ben! olduğumu farkettim. bir aynandı. ve üstünde 'Bu beyinde hiç sorun yok' yazıyordu. Bu yazıyı mırıldandığımda gözlerimi o pembe vıcık oyuncağın içinde açtım. Adam aynı ifadeyle günaydın saatler sonra uyanabildin he bi an hiç geri gelmeyeceksin sandım' dedi. dedim ama daha bikaç dakka oldu. bana aynı ifadeyle bakıp 'Herkesin zamanı kendi saatine göre akar' dedi. Ona bakıp gülümsedim. Bana tekrar 'emin ol Bu beyinde hiç bir sorun yok' dedi